Çok güldüm sizde gülün istedim...






Delikadin Nuray
Benim hiç öyle tatlıya düşkünlüğüm yoktur esasında... Ama Ada'ya hamile kaldığımdan beri sürekli tatlı istiyor canım... Ye ekşiyi çıkar Ayşeyi ye tatlıyı çıkar Hakkıyı olayı bizde tam tersi oldu maalesef :) Alperende çok ekşi yedim bunda da tatlı yiyorum :)))

Dün Zeynep'in masajı için Cerrahpaşaya gittik. Oradan da yolumuzun üstünde olan Karaköyde arkadaşımıza uğrayalım dedik. Köşkeroğlu kebapçıya gittik... Tatlıya düşkün olmadığımdan hayatımda hiç katmer tatlısı yememiştim :) Ama dün yedimmmm...

Nasılda güzel bir lezzeti vardı öyle...
Yolunuz düşerse Gaziantepli Köşkeroğlu'na muhakkak uğrayın derim...
Hatta Nuraycım hazır Antepe gitmişken kesinlikle oralarda çok iyi yapan yerler vardır katmer yemeden dönme sakın...

Hatta araştırırken bakın köşkeroğlunun verdiği tarifi bile buldum :)

200 gr un
100 gr su
Bir fiske tuz
100 gr taze kaymak
100 gr çekilmiş fıstık
100 gr tereyağı.


Hazırlama Süresi: 20 dk
Pişirme Süresi: 5 dk
Servis: 2 kişi
200 gr un, 100 gr su ve tuz geniş bir kapta kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yoğurulur ve 2 eşit parçaya ayrılır. Nemli bir bez örtülerek 30 dk dinlenmeye alınır.


Dinlenen hamur, mutfak tezgahında merdane yardımıyla beze haline getirilerek 10 dk daha dinlenmeye alınır. El yardımıyla bezeler çok ince açılır ve zarf şeklinde katlanır. Fıstık, kaymak, tereyağı ve toz şeker, katlanan hamurlara eşit şekilde konularak tekrar zarf şeklinde katlanır. Fırın tepsisine yerleştirilerek 250 derecede yaklaşık 5 dk üzeri kızarıncaya kadar pişirilir ve sıcak servis edilir.


Afiyet Olsun...

DeliKadın Pınar

Not : Resim maalesef temsilidir. Çünkü dün hiç o güzel katmerin resmini çekmek aklıma gelmedi bir anda daldım tabağa :)))
Esra, Didem ve Zeynep çok yakın arkadaş olmalarına rağmen birbirinden farklı hayatlar sürdüren farklı karakterlere sahip üç kişidir. Sessiz sakin olan Esra, deli dolu olan Didem ve dominant karaktere sahip olan Zeynep…

Bu üç arkadaştan istikrarlı olarak ilişkisini sürdürebilmiş olan Zeynep'in düğünü hem Esra'nın hem de Didem'in hayatında değişik süprizlere neden olacaktır. İstemediği bir işte yıllardır çalışan Esra bir cesaret örneği göstererek, hayatını değiştirmeye karar verir. Bunun için ilk adımı atar ve işinden istifa eder, kötü giden ilişkisini sona erdirir. Uzun iş aramalarından sonra zar zor iş bulduğu reklam ajansında çalışmaya başlayan Esra'yı bir sürpriz beklemektedir.
Ajansın kreatif direktörü Mert ile Esra yakınlaşırken, erkeklere karşı yanlış strateji uyguladığını düşünen Didem'de Mert'in arkadaşı aktör Cem Sezgin'den etkilenir ve onu elde etmek için okuduğu bir kitaptan taktikler uygulamaya başlar. Kızların aşk hayatlarında yaptıklarını tasvip etmeyen Zeynep de evliliğinde sorunlar yaşar. Bu üç kızın aldıkları kararlar hayatlarını sürpriz şekilde değiştirecektir.


Senaryosunu Ceren Aslan ve Aslı Zengin'in yazdığı Ketche'nin yönetmen koltuğunda oturduğu filmde işinin uzmanları karakterlere uygun olarak, saç ve makyaj stillerini çekimlere başlanmadan çok önceden çalıştı.


Arkadaşlığın ve aşkın hayattaki yerini vurgulayan, hayata ve aşka dair umut dağıtan Romantik Komedi'yi izleyen her kadın ve erkek, sinema salonundan mutlu bir şekilde ayrılacak. Kadın ve erkeklerin en gizli yönlerini ele verecek filmde aşka dair birçok sorunun yanıtını bulacaksınız.


Metropollerde yaşayan kadın ve erkek ilişkileri hakkında eğlenceli ve samimi bir anlatım diline sahip olan film, 5 Şubat 2010'da sinema seyircisiyle beyazperdede buluştu. Kaynak

Gittik izledik :) Şimdi benim yorumlarım... Erkeklerin %99'unun sıkılacağı bir film.. Biz 3 kız birlikte gidip izledik. Sıkılmadım filmden ama çok büyük zevkte almadım...  Yani vakti olan biri gidip izleyebilir ama izlemezsenizde çok büyük birşey kaçırmazsınız...

Hatta size nasıl gittiğimizi de anlatayım kısaca... Moralimin alt üst olduğu gecenin sabahında ev telefonum çalıyor bangır bangır ama ben yataktan kesinlikle çıkmıyorum. 3. kez tekrar aranınca hay allah önemli herhalde dedim ve fırladım ... Telefondaki ses itiraz kabul etmiyorum hemen kalk hazırlan ben yola çıkıp seni almaya geliyorum saat 11.00 seansına biletimiz var seni sinemaya götürüyorum diyordu... İtiraz etmek ne mümkün.. Hemen hazırlandım apar topar ağzıma birşeyler tıkıştırıp çıktım..10.22 de Erenköyden yola çıkan arkadaşım Zeyno (maaşallah çok hızlı ve güzel araba kullanır) geldi beni aldı ve saat 11.00 da Palladiumda mısır yemeğe başlamıştık bile :) O günün sonunda sancılarımla doktora bile gittik ama çok şükür herşey yolundaydı... Zeynocum tekrar teşekkürlerrrrr...

Sevgiler,
DeliKadın Pınar

Daha önce bahsetmiştim Pegasus’un 9,90’lık uçak bileti kampanyasından…İşte o zaman aldığım Gaziantep biletlerinin zamanı geldi çattı…

Bir aksilik olmazsa önümüzdeki Pazar sabahı sevgili can dostlarımız Esra ve Ahmet ile kahvaltıya Antep’teyiz…1 gece konaklayıp P.tesi gecesi yine İstanbul’dayız…
Bizim planımız bir araba kiralayıp hem Antep’i hem de Urfa’yı gezmek…
Biz bu 4 turiste oralarda nereleri muhakkak görmeliyiz,nerde kalabiliriz,nerede ne yiyebiliriz babında yol göstermek,tavsiyede bulunmak isteyen var ise merakla bekliyorum onları…

İkidelikadin Nuray

Aylardır hatta yıllardır saçlarımın çok dökülmesinden, evin her yerinden saçlarımı toplamak zorunda kaldığımdan ve artık bu durumdan bana ve eşime gına geldiğini size de şikayet etmiş miydim bilmiyorum?
İşte bu şikayetlerimden dolayı sonunda gittim bir demir tahlili yaptırdım geçen hafta.
Sonuç mağlum!!!
Sağlıklı bir bayanda olması gereken oran en az %50 ama bendeki oran maalesef %8 yani yok gibi bir şey olunca demir desteği almaya başlamam gerekti…
Ama geçen hafta tesadüfen öğrendiğim ve aslında tam zamanında öğrendiğim bir bilgiyi sizinle de paylaşmak istedim.


Cennet meyvesi HURMA…


Oldum olalı bayılırım bu lezzete…Ama eşimin amcasının İran’dan gelirken bize İran hurması getirmesi, benim o ağızda eriyen muazzam tadı bir kere daha keşfetmiş olmam ve bu tadın beni esir almış olması her şeyin başlangıcı…

Madem bu kadar yiyorum (günde 10 tane yiyorumdur herhalde)bakalım ne faydası varmış diye ufak bir araştırma yapınca çok yerinde bir davranış yaptığıma karar verdim.Tamda vücudumun demir ihtiyacı olduğunu öğrendiğim bu dönemde ilaç gibi geldi bana…

Hurma
  • Hâmile annenin vücudunda taşıdığı yavrunun gelişmesine yardım eden en önemli yiyeceklerden birisidir. Aynı zamanda annenin sağlığını koruyarak ona gerekli zindeliği sağlar. İçeriğindeki şeker, bildiğimiz kan şekerini yükselten glikoz değildir. Hurmada fruktoz denilen meyve şekeri bulunur. Fruktoz, vücutta kolayca parçalanan ve organizmaya kısa sürede enerji veren bir şekerdir. Hurmadaki fruktoz, hâmilelik döneminde özellikle de doğum sonrası süreçte zayıf düşen annenin enerji ihtiyacını karşılayarak ona canlılık ve zindelik kazandırır.
  • Aynı şekilde doğumla kan kaybeden anne, vücut şekerinin düşmesi ve tansiyon düşüklüğüyle karşı karşıya kalır. Anne, hurma yiyerek bu durumun önüne geçebileceği gibi yeni doğan bebeğin beslenme ihtiyacını da kolayca karşılayabilir.
  • Hurma; lif, yağ ve mineral bakımından da zengindir. Özellikle sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kükürt, fosfor ve klor ihtiva eder. Vitamin olarak da hurmada en çok A, B1, B2, B3, B6, B11 vitaminleri bulunur. B11 yani "folikasit", hâmilelikte alınması gereken önemli bir vitamindir. Çünkü bu dönemde günlük folikasit ihtiyacı iki katına çıkar. Folikasit kan hücresi yapımında, aminoasitlerin yapımında ve hücre yenilenmesinde görevlidir. B11 yetersizliğinde kansızlık belirtileri görülür. Yani hurmanın bol tüketilmesi, annenin en tabii yoldan folikasit ihtiyacını gidermiş olur.
  • Hâmilelikteki uzun süreli bulantılar ve fizikî değişiklikler sonucu, potasyum eksikliğine rastlanır. Hurmada bulunan potasyum sayesinde bunun önüne geçilmiş olur. Ayrıca potasyum vücudun su dengesini sağlayarak, zehirli atıkların dışarı atılması için böbrekleri uyarır.
  • Hurmadaki diğer önemli bir mineral de "demir"dir. Hâmilelikte ve doğum sonrasında kansızlık sık rastlanan bir durumdur. Demir, alyuvarların dengesini sağladığı ve hemoglobin sentezini kontrol ettiği için kansızlığı da gidermiş olur. Bir insan günde 15 hurma yiyerek vücudunun demir ihtiyacını karşılayabilir.
  • Hurma yine "oksitosin" adlı bir madde içerir. Oksitosin aslında beyinde salgılanan ve doğum sancılarını başlatan bir hormondur. Bu hormonun en önemli etkisi ana rahmindeki kaslarla anne sütünün salgılanmasını sağlayan kas hücrelerinde görülür. Doğum esnasında oksitosin salgılanmasıyla doğum daha kısa zamanda ve kolayca yapılmış olur. Hatta kimyasal olarak oksitosin doğumu kolaylaştırıcı ilaç olarak kullanılmaktadır. Pek çok kaynakta oksitosin "rapid birth" yani "hızlı doğum" adıyla tanımlanır.
  • Hurma için "Her öğünde yenilebilir." demek asla yanlış olmaz. Hatta bir insan, hurma ve suyla yıllarca yaşayabilir. Tanınmış bilim adamlarından W. Dowson bir hurma ve bir bardak sütün bir insanın günlük besin ihtiyacını karşılayacağını söyler.
  • Hurmada bulunan kalsiyum ve fosfor; kemik gelişimi ve iskelet oluşumunda görevli en önemli elementlerdir. Bol miktarda hurma tüketimiyle kemik zayıflığı ve ileri yaşlardaki kemik hastalıklarına karşı tedbir alınmış olur.
  • Kasların çalışmasında ve B6 vitamininin işlevini yapmasında önemli rolü olan element de yine hurmada bulunan magnezyumdur. Günde sadece 2-3 hurma yiyerek magnezyum ihtiyacı karşılanır. B6 vitamini, sinirleri güçlendiren bir vitamin olduğu için dolayısıyla hurmanın stres giderici özelliği de ortaya çıkmış olur.
  • Hurma, A vitamini ihtiva etmesiyle görme gücünü de artırır. Bunun yanı sıra A vitamininin vücut direncini koruma, kemik ve dişlerin güçlenmesi gibi faydaları da vardır.
  • Hurma, beta-karoten bakımından da zengindir. Beta-karoten oranının kanda belirli bir düzeyde olması gerekir. Bu oranın düşük olduğu kişilerde akciğer kanserine yakalanma riski dört kat daha yüksektir. Bundan başka beta-karoten tıpta "anti-tümöral" yani "kanser önleyici" olarak bilinmektedir. Bunun sonucunda hurmanın kansere karşı koruyucu olma özelliğiyle önemi bir kat daha artmaktadır.

Hadi bakalım demir ihtiyacı olanlar , hamilelik planı yapan bayanlar,hamileler ve süt veren anneler…Herkese şimdiden yarasın…


İkidelikadin Nuray

Evet çok çok zor günler geçirdik maalesef... Babacığım 25 gün önce arka arkaya 2 ameliyat oldu.. 4 kalp damarı ve her iki bacakta komple damarlar değişti ... Kalbin durumu çok çok kötüymüş ve herşeye hazırlıklı olun dediler maalesef... Aynı zamanda bacaklardan birinin kesilme ihtimali çok yüksekti...

24 gün yoğun bakımda kaldı.. İlk 15 gün hayati tehlikesi maalesef ki devam etti. Bu süreçte böbreklerde sorun, akciğer enfeksiyonu, emboli gibi bir sürü sorun çıktı...

24.günün sonunda çok şükür ki artık servise alındı. Tabii ki hala maalesef sorunlarımız devam ediyor.
Emboli yüzünden sol taraf çok iyi durumda değil her gün 2 kez fizik tedavi oluyor. Ve 20 gün boyunca uyutulduğundan hafızası çok yerinde değil... Hatırlıyor ama yarım yarım.. Yada karıştırıyor falan...

Hepsi düzelecek inşallah... Biz bol bol babacığım için dua ediyoruz yalnızca... Ve babamın çok güçlü bir bünyesi olduğundan ben hiç umudumu kaybetmedim... Çok üzüldüm , gördüm yıkıldım ama pes etmedim...
İnanıyorum ki biz inandıkça dahada güzel günler gelecek...

Ve biz;
Babamın ameliyatının olduğu gün bende zaten doğum iznine ayrıılıyordum... 3 haftadır izindeyim...
Doğumumuza bir aksilik olmazsa 4 haftamız kaldı :) Şimdilik herşey yolunda kızım ve bende zor günler geçirdik ama babama benzediğimden güçlü ve soğukkanlı karakterimle bununda üstesinden geldik ...

Şimdilik bu kadar.. En kısa zamanda yeni güzel haberler ve konularla tekrar buradayım inşallahhh...

Sevgiler,
DeliKadın Pınar

Yaşıyoruz yaşıyoruz merak etmeyin.
Çok şükür Pınar'ın babası biraz daha iyi.Gerçi hala yoğun bakımda ama konuşması,yemek yemesi ve sevdiklerini görmek istemesi bize moral kaynağı.Bu güçlülükle inşallah daha da iyi olacak Abdi amca.

Bizim işler ise mağlum.Çok yoğun.Ama artık tak etti canıma ve küçükte olsa bir ses vermek istedim size.
"Duyduk duymadık demeyin Çoook özledik sizi..."

İkidelikadin Nuray
Biliyorum bizde bu kervana katıldık...Ama inanın istemeden...Pınar'cım hala babasının telaşında ben ise bir türlü yetişmeyen işlerin telaşında...

İnşallah Pınar aramıza güzel haberlerle, bende işleri yoluna koymuş bir şekilde kaldığımız yerden devam edicez.Ama şimdilik bizi maruz görün.

Sevgiyle...

İkidelikadin Nuray
Geç kalmış olsam da yeni keşfettiğim ve dinlemeye doyamadığım Yasmin Levy...

Meğerse küçücük bir araştırma yapınca dünyada ve Türkiye’de de çok büyük bir hayran kitlesinin olduğunu ve kendisinin de bir İbrahim Tatlıses hayranı olduğunu ve Türkiye’ye geldiğinde İbo Show’a katılıp birlikte düet yaptıklarını öğreniyorum.Şimdi bütün bunları yazarken “Acaba o zaman ben nerelerdeydim?” diye düşünmeden edemiyorum açıkçası…

Bir kere duyduğunuzda bir daha asla unutamayacağınız ses olarak tarif edilen Yasmin Levy;
Kudüs doğumlu.32 yaşındaki sanatçı şehrin Baaka bölgesinde bir Yahudi olarak büyümüş. Babasının ölümünde sadece 2 yaşında olan Levy, annesi tarafından yetiştirilmiş. Çocukluğundan beri Araplarla birlikte büyüdüğünü söylüyor.
İspanya’da bir aile dostları kendisinin müzik alanındaki yeteneğini fark etmesiyle başlayan müzik yaşamında ilk olarak Flamenko ile tanışmış Yasmin.Ancak bu aşamadan sonra Yasmin kendisini içinde büyüdüğü kültürünün cazibesine kapılmaktan alıkoyamayarak, Sephardi Yahudileri’nin konuştuğu Ladino dilinde söylenen, dağıldığı toprakların kültürleriyle bir arada olmanın zenginliğini içinde barındıran müzikleri ortaya çıkartmaya, dünyaya tanıtmaya başlamış.
Bir röportajında “Dünyayı değiştiremeyeceğimin farkındayım. Ancak medyanın sadece şiddetin resimleriyle gündeme getirdiği bu coğrafyadan küçücük de olsa bir mesaj verebiliyorsam bana yeter. Farklı kültürlerin (etnik, milli, dini) bir arada yaşamasının mümkün olduğuna, bunun ışıltısının müziklerde kendisini gayet açık gösterdiğine dair bir mesaj verebilirsem ne mutlu. İspanya’da bundan yüzyıllar önce farklı kültürler barış içerisinde bir arada yaşayabildi. Bunun şimdi de olması, niçin mümkün olmasın? Diyen Yasmin Levy’in yeni albümü "Mano Suave"de Sefaradların çok kültürlülükle iç içe olan tarihleri, onların şarkılarında da ardarda gelen canlı ve sürekli ritmlerle yeniden yaşatılıyor. Yasmin Levy, müzik grubuna İran, İsrail, Paraguay, Türkiye ve İspanya'dan gelen müzisyenleri almış; şarkıların düzenlemelerinde Ortadoğu, Balkan ve Yahudi unsurları birbirine karışıyor.
Son iki albümünün mp3 leri bende mevcut.Dinlemek isteyipte bulamayanlar bana mail atsın yeter…

Delikadin Nuray

Üstünden 11 yıl geçmiş olsa bile;
O masum, sevimli suratın aklıma geldikçe hala yüreğim cız eder.
Bir insanı yürekten sevmek için, arkasından dualar etmek için tanımaya gerek olmadığını öğrettin bana...
Barış abim mekanın cennet,ruhun şad olsun...

Delikadin Nuray

Geçtiğimiz hafta Salı günü Ayşe Kulin'in "Gece Sesleri" adlı kitabına başlamıştım ve dün akşam kitabın sonunu durduramadığım gözyaşlarımla getirdim.
Dizisi de vardı galiba bu romanın ama hiç seyretmemiştim.Gerçi kitapla birebir mi onu da bilmiyorum ama bu kitaptan bir kere daha anladığım birşey var,
Önyargılarımız hayatımızda yapmış olduğumuz en büyük hatalarımız.Bilmiyoruz ki önyargılarımız elinden tutup bize pişmanlıklarımızı da getirecek.Ama iş işten geçtiğinde...

Önyargılarımızı nasıl kırabiliriz, bu hayatta nasıl daha güzel bir insan olabiliriz bilen var mı???

Delikadin Nuray